TA HAKLARI KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ Hak sözcüğü, “hukuka uygunluk, adalet; hukukun, adaletin gerektirdiği ve birine ayırdığı şey” diye tanımlanmaktadır. Hasta hakları, esasta insan haklarının sağlık bakım hizmetlerine uygulanmasıdır.
İnsan hakları, insanın insan olması nedeniyle, onun bütün yönleriyle kişiliğini korumayı ve geliştirmeyi amaçlayan evrensel ilke ve kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. İnsan hakları, insan onurunu güvence altına alan haklardır.
İnsan hakları tarihi, uzun ve özverili bir geçmişe sahiptir. Adım adım gerçekleşen gelişmelerin ürünüdür. İnsan haklarındaki gelişme, “olması gereken” hakların “olanlara” dönüşmeye, yani yazılı ulusal ve uluslararası hukuka girerek güvenceye alınmasıyla, devam etmektedir.
İnsan haklarının tarihsel gelişimi, temelde birbirini izleyen aşağıdaki üç kuşak içinde gerçekleşmiş ve sürmektedir.
1.Kuşak İnsan Hakları: Kişisel ve siyasal haklardır. Özelliği koruyucu haklar olmasıdır. Devleti sınırlandırır, devlet kişinin özel alanına girmez. Siyasal haklar, yönetime katılma ve mülkiyet hakkı, yurttaşlık ve vergi yükümlülüğü bu kuşak haklardandır.
2. Kuşak İnsan Hakları: Ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır. Temelinde sosyal eşitlik olan bu haklar sanayi devrimi sonrası ortaya çıkmıştır. Sosyal eşitsizlikler ve işçi sınıfının bu eşitsizliklere gösterdiği tepkiler sonucu oluşmuştur. Bu tür hakların oluşmasıyla “Sosyal Devlet” anlayışı belirlenmiştir. Temel insan hakları, bu kategoride yer almaktadır.
3. Kuşak İnsan Hakları: Teknolojinin ve bilimsel ilerlemenin yarattığı sorunlar sonucu gelişmiştir. Bu kuşak haklara örnek olarak, eğitim, çocuk, kadın ve hasta hakları sayılabilir.
Son zamanlarda 4. Kuşak İnsan Haklarının da gelişmeye başladığı varsayılmaktadır. Dördüncü kuşak insan haklarına örnek olarak, bilimin kullanılmasını önleme amacıyla insan kopyalamayı önleme verilebilir.
1948'de Birleşmiş Milletler uluslararası düzeyde genel insan hakları ile ilgili bir anlaşma yapmış ve birçok ülke tarafından imza edilmiştir. Bu anlaşmada temel haklar (yasama hakkı, mülkiyet hakkı, seçme ve seçilme hakkı ) belirtilmiştir. Bu haklar geliştikçe ayrıntılara girilmiştir. Sağlık hakkı ve ona ilişkin olarak hasta hakları, insan haklarının ikinci aşamasında devreye girmiş, üçüncü aşamasında ise ayrıntılı olarak geliştirilmiştir.
Dünya Hekimler Birliği'nin 1949'da Londra-İngiltere'de kabul ettiği “ Uluslararası Tıbbi Etik Yasası”yla, Hipokrat Andı'nda yer alan, özellikle hizmeti alana “zarar vermeme” ilkesine kapsamlı olarak yer verilmiştir. HASTA HAKLARI KONUSUNDA ULUSLARARASI MEVZUATIN GELİŞİMİ Hasta Hakları Kavramı ilk olarak Amerika’da hastalara daha kaliteli hizmet düşüncesi ile yola çıkan bir grup hekim tarafından ortaya atılmış olup, daha sonra uluslar arası bildirge ile gelişimini sürdürmüştür. - 1972 Amerika Hastaneler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi
- 1981 Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi
- 1994 Dünya Tabipler Birliği Amsterdam Hasta Hakları Bildirgesi
- 1995 Dünya Tabipler Birliği Bali Hasta Hakları Bildirgesi
- 2002 Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Sözleşmesi
Amerika Birleşik Devletleri'nde 1900'lü yılların başından bu yana hastaların hastanelere karşı açtığı seri davalardan sonra 1972'de Amerika Hastane Birliği, “Hasta Hakları Bildirgesi”ni yayınlaşmıştır. Bu bildirgede “hastanın hastalığının tanısına, tedavisine ve prognozuna ilişkin doğru, eksiksiz ve anlayabileceği dilde bilgi almaya ve akla uygun bir karar verebilmesine olanak sağlanmasını beklemeye hakkı vardır” anlatımı yer almaktadır. Bunu Dünya Hekimler Birliği'nin 1981'de Lizbon-Portekiz'de kabul ettiği Lizbon Bildirgesi (Hasta Hakları Bildirgesi) izlemiştir. Bu bildirgeye göre; hastanın hekimini özgürce seçme, hiçbir baskı altında kalmadan karar verebilen hekim tarafından bakılabilme, kendisine önerilen tedaviyi kabul veya reddetmeye, kendisi ili ilgili tıbbi veya özel bilgilerin gizliliğine saygı duyulmasını beklemeye, onurlu bir şekilde ölmeye, ruhi ve ahlaki teselliyi kabul veya reddetmeye hakkı vardır. Lizbon Bildirgesi esas olarak uzun yıllardır bilinen ve uygulamaya çalışılan temel hekimlik kurallarını hasta hakları başlığı altında düzenlemiştir. Fakat sağlık hizmetleri ile ilgili birçok ayrıntılı sorun bu bildirgede yer almamıştır. Lizbon Bildirgesi'nin eksiklikleri daha sonra hazırlanan Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi (Amsterdam1994) ve Dünya Tabipleri Birliği Hasta Bildirgesi (Bali 1995) ile önemli ölçüde giderilmiştir. Her iki bildirgede hasta hakları esas olarak beş başlık altında toplanmıştır; • Tıbbi bakım hakkı,
• Bilgilendirme,
• Onur,
• Mahremiyet ve özel hayata saygı,
• Başvuru. HASTA HAKLARI KONUSUNDA ULUSAL MEVZUATIN GELİŞİMİ Türkiye'de hasta-hekim ilişkilerini düzenleyen ilk yazılı metin, Türk Tabipleri Birliği tarafından 1960'da hazırlanan “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi”dir. Bu nizamname “Hekimlik ve Meslek Etiği Kuralları” adı altında yeniden düzenlenerek Türk Tabipler Birliği'nin Ekim 1998'de Ankara'da yaptığı 47. Büyük Kongresi'nde kabul edilmiştir. Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan “Hasta Hakları Yönetmeliği” 1 Ağustos1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi'nin hemen hemen aynısıdır. Son maddesiyle farklılaşmaktadır. Bu maddeye göre Hasta Hakları Bildirgesi hastaların görüp okuyabileceği yerlere asılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yine Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan “ Sağlık Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin Yönerge” ile sağlık tesislerinde yaşanan, hasta hakları ihlalleri ile bunlara bağlı ortaya çıkan sorunların önlenmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesinin arttırılması, sağlık hizmetlerinin insan onuruna yakışır biçimde sunulması ile hastaların hak ihlallerinden korunabilmesi ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesi amaçlanmış ve konuya dair esas ve usuller belirlenmiştir. |
---|
HASTA HAKLARI KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ
Hak sözcüğü, “hukuka uygunluk, adalet; hukukun, adaletin gerektirdiği ve birine ayırdığı şey” diye tanımlanmaktadır. Hasta hakları, esasta insan haklarının sağlık bakım hizmetlerine uygulanmasıdır.
İnsan hakları, insanın insan olması nedeniyle, onun bütün yönleriyle kişiliğini korumayı ve geliştirmeyi amaçlayan evrensel ilke ve kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. İnsan hakları, insan onurunu güvence altına alan haklardır.
İnsan hakları tarihi, uzun ve özverili bir geçmişe sahiptir. Adım adım gerçekleşen gelişmelerin ürünüdür. İnsan haklarındaki gelişme, “olması gereken” hakların “olanlara” dönüşmeye, yani yazılı ulusal ve uluslararası hukuka girerek güvenceye alınmasıyla, devam etmektedir.
İnsan haklarının tarihsel gelişimi, temelde birbirini izleyen aşağıdaki üç kuşak içinde gerçekleşmiş ve sürmektedir.
1.Kuşak İnsan Hakları: Kişisel ve siyasal haklardır. Özelliği koruyucu haklar olmasıdır. Devleti sınırlandırır, devlet kişinin özel alanına girmez. Siyasal haklar, yönetime katılma ve mülkiyet hakkı, yurttaşlık ve vergi yükümlülüğü bu kuşak haklardandır.
2. Kuşak İnsan Hakları: Ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır. Temelinde sosyal eşitlik olan bu haklar sanayi devrimi sonrası ortaya çıkmıştır. Sosyal eşitsizlikler ve işçi sınıfının bu eşitsizliklere gösterdiği tepkiler sonucu oluşmuştur. Bu tür hakların oluşmasıyla “Sosyal Devlet” anlayışı belirlenmiştir. Temel insan hakları, bu kategoride yer almaktadır.
3. Kuşak İnsan Hakları: Teknolojinin ve bilimsel ilerlemenin yarattığı sorunlar sonucu gelişmiştir. Bu kuşak haklara örnek olarak, eğitim, çocuk, kadın ve hasta hakları sayılabilir.
Son zamanlarda 4. Kuşak İnsan Haklarının da gelişmeye başladığı varsayılmaktadır. Dördüncü kuşak insan haklarına örnek olarak, bilimin kullanılmasını önleme amacıyla insan kopyalamayı önleme verilebilir.
1948'de Birleşmiş Milletler uluslararası düzeyde genel insan hakları ile ilgili bir anlaşma yapmış ve birçok ülke tarafından imza edilmiştir. Bu anlaşmada temel haklar (yasama hakkı, mülkiyet hakkı, seçme ve seçilme hakkı ) belirtilmiştir. Bu haklar geliştikçe ayrıntılara girilmiştir. Sağlık hakkı ve ona ilişkin olarak hasta hakları, insan haklarının ikinci aşamasında devreye girmiş, üçüncü aşamasında ise ayrıntılı olarak geliştirilmiştir.
Dünya Hekimler Birliği'nin 1949'da Londra-İngiltere'de kabul ettiği “ Uluslararası Tıbbi Etik Yasası”yla, Hipokrat Andı'nda yer alan, özellikle hizmeti alana “zarar vermeme” ilkesine kapsamlı olarak yer verilmiştir.
HASTA HAKLARI KONUSUNDA ULUSLARARASI MEVZUATIN GELİŞİMİ
Hasta Hakları Kavramı ilk olarak Amerika’da hastalara daha kaliteli hizmet düşüncesi ile yola çıkan bir grup hekim tarafından ortaya atılmış olup, daha sonra uluslar arası bildirge ile gelişimini sürdürmüştür.
- 1972 Amerika Hastaneler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi
- 1981 Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi
- 1994 Dünya Tabipler Birliği Amsterdam Hasta Hakları Bildirgesi
- 1995 Dünya Tabipler Birliği Bali Hasta Hakları Bildirgesi
- 2002 Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Sözleşmesi
Amerika Birleşik Devletleri'nde 1900'lü yılların başından bu yana hastaların hastanelere karşı açtığı seri davalardan sonra 1972'de Amerika Hastane Birliği, “Hasta Hakları Bildirgesi”ni yayınlaşmıştır. Bu bildirgede “hastanın hastalığının tanısına, tedavisine ve prognozuna ilişkin doğru, eksiksiz ve anlayabileceği dilde bilgi almaya ve akla uygun bir karar verebilmesine olanak sağlanmasını beklemeye hakkı vardır” anlatımı yer almaktadır. Bunu Dünya Hekimler Birliği'nin 1981'de Lizbon-Portekiz'de kabul ettiği Lizbon Bildirgesi (Hasta Hakları Bildirgesi) izlemiştir. Bu bildirgeye göre; hastanın hekimini özgürce seçme, hiçbir baskı altında kalmadan karar verebilen hekim tarafından bakılabilme, kendisine önerilen tedaviyi kabul veya reddetmeye, kendisi ili ilgili tıbbi veya özel bilgilerin gizliliğine saygı duyulmasını beklemeye, onurlu bir şekilde ölmeye, ruhi ve ahlaki teselliyi kabul veya reddetmeye hakkı vardır. Lizbon Bildirgesi esas olarak uzun yıllardır bilinen ve uygulamaya çalışılan temel hekimlik kurallarını hasta hakları başlığı altında düzenlemiştir. Fakat sağlık hizmetleri ile ilgili birçok ayrıntılı sorun bu bildirgede yer almamıştır.
Lizbon Bildirgesi'nin eksiklikleri daha sonra hazırlanan Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi (Amsterdam1994) ve Dünya Tabipleri Birliği Hasta Bildirgesi (Bali 1995) ile önemli ölçüde giderilmiştir. Her iki bildirgede hasta hakları esas olarak beş başlık altında toplanmıştır;
• Tıbbi bakım hakkı,
• Bilgilendirme,
• Onur,
• Mahremiyet ve özel hayata saygı,
• Başvuru.
HASTA HAKLARI KONUSUNDA ULUSAL MEVZUATIN GELİŞİMİ
Türkiye'de hasta-hekim ilişkilerini düzenleyen ilk yazılı metin, Türk Tabipleri Birliği tarafından 1960'da hazırlanan “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi”dir. Bu nizamname “Hekimlik ve Meslek Etiği Kuralları” adı altında yeniden düzenlenerek Türk Tabipler Birliği'nin Ekim 1998'de Ankara'da yaptığı 47. Büyük Kongresi'nde kabul edilmiştir.
Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan “Hasta Hakları Yönetmeliği” 1 Ağustos1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi'nin hemen hemen aynısıdır. Son maddesiyle farklılaşmaktadır. Bu maddeye göre Hasta Hakları Bildirgesi hastaların görüp okuyabileceği yerlere asılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yine Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan “ Sağlık Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin Yönerge” ile sağlık tesislerinde yaşanan, hasta hakları ihlalleri ile bunlara bağlı ortaya çıkan sorunların önlenmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesinin arttırılması, sağlık hizmetlerinin insan onuruna yakışır biçimde sunulması ile hastaların hak ihlallerinden korunabilmesi ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesi amaçlanmış ve konuya dair esas ve usuller belirlenmiştir.
HASTA HAKLARI KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ
Hak sözcüğü, “hukuka uygunluk, adalet; hukukun, adaletin gerektirdiği ve birine ayırdığı şey” diye tanımlanmaktadır. Hasta hakları, esasta insan haklarının sağlık bakım hizmetlerine uygulanmasıdır.
İnsan hakları, insanın insan olması nedeniyle, onun bütün yönleriyle kişiliğini korumayı ve geliştirmeyi amaçlayan evrensel ilke ve kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. İnsan hakları, insan onurunu güvence altına alan haklardır.
İnsan hakları tarihi, uzun ve özverili bir geçmişe sahiptir. Adım adım gerçekleşen gelişmelerin ürünüdür. İnsan haklarındaki gelişme, “olması gereken” hakların “olanlara” dönüşmeye, yani yazılı ulusal ve uluslararası hukuka girerek güvenceye alınmasıyla, devam etmektedir.
İnsan haklarının tarihsel gelişimi, temelde birbirini izleyen aşağıdaki üç kuşak içinde gerçekleşmiş ve sürmektedir.
1.Kuşak İnsan Hakları: Kişisel ve siyasal haklardır. Özelliği koruyucu haklar olmasıdır. Devleti sınırlandırır, devlet kişinin özel alanına girmez. Siyasal haklar, yönetime katılma ve mülkiyet hakkı, yurttaşlık ve vergi yükümlülüğü bu kuşak haklardandır.
2. Kuşak İnsan Hakları: Ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır. Temelinde sosyal eşitlik olan bu haklar sanayi devrimi sonrası ortaya çıkmıştır. Sosyal eşitsizlikler ve işçi sınıfının bu eşitsizliklere gösterdiği tepkiler sonucu oluşmuştur. Bu tür hakların oluşmasıyla “Sosyal Devlet” anlayışı belirlenmiştir. Temel insan hakları, bu kategoride yer almaktadır.
3. Kuşak İnsan Hakları: Teknolojinin ve bilimsel ilerlemenin yarattığı sorunlar sonucu gelişmiştir. Bu kuşak haklara örnek olarak, eğitim, çocuk, kadın ve hasta hakları sayılabilir.
Son zamanlarda 4. Kuşak İnsan Haklarının da gelişmeye başladığı varsayılmaktadır. Dördüncü kuşak insan haklarına örnek olarak, bilimin kullanılmasını önleme amacıyla insan kopyalamayı önleme verilebilir.
1948'de Birleşmiş Milletler uluslararası düzeyde genel insan hakları ile ilgili bir anlaşma yapmış ve birçok ülke tarafından imza edilmiştir. Bu anlaşmada temel haklar (yasama hakkı, mülkiyet hakkı, seçme ve seçilme hakkı ) belirtilmiştir. Bu haklar geliştikçe ayrıntılara girilmiştir. Sağlık hakkı ve ona ilişkin olarak hasta hakları, insan haklarının ikinci aşamasında devreye girmiş, üçüncü aşamasında ise ayrıntılı olarak geliştirilmiştir.
Dünya Hekimler Birliği'nin 1949'da Londra-İngiltere'de kabul ettiği “ Uluslararası Tıbbi Etik Yasası”yla, Hipokrat Andı'nda yer alan, özellikle hizmeti alana “zarar vermeme” ilkesine kapsamlı olarak yer verilmiştir.
HASTA HAKLARI KONUSUNDA ULUSLARARASI MEVZUATIN GELİŞİMİ
Hasta Hakları Kavramı ilk olarak Amerika’da hastalara daha kaliteli hizmet düşüncesi ile yola çıkan bir grup hekim tarafından ortaya atılmış olup, daha sonra uluslar arası bildirge ile gelişimini sürdürmüştür.
- 1972 Amerika Hastaneler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi
- 1981 Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi
- 1994 Dünya Tabipler Birliği Amsterdam Hasta Hakları Bildirgesi
- 1995 Dünya Tabipler Birliği Bali Hasta Hakları Bildirgesi
- 2002 Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Sözleşmesi
Amerika Birleşik Devletleri'nde 1900'lü yılların başından bu yana hastaların hastanelere karşı açtığı seri davalardan sonra 1972'de Amerika Hastane Birliği, “Hasta Hakları Bildirgesi”ni yayınlanmıştır. Bu bildirgede “hastanın hastalığının tanısına, tedavisine ve prognozuna ilişkin doğru, eksiksiz ve anlayabileceği dilde bilgi almaya ve akla uygun bir karar verebilmesine olanak sağlanmasını beklemeye hakkı vardır” anlatımı yer almaktadır. Bunu Dünya Hekimler Birliği'nin 1981'de Lizbon-Portekiz'de kabul ettiği Lizbon Bildirgesi (Hasta Hakları Bildirgesi) izlemiştir. Bu bildirgeye göre; hastanın hekimini özgürce seçme, hiçbir baskı altında kalmadan karar verebilen hekim tarafından bakılabilme, kendisine önerilen tedaviyi kabul veya reddetmeye, kendisi ili ilgili tıbbi veya özel bilgilerin gizliliğine saygı duyulmasını beklemeye, onurlu bir şekilde ölmeye, ruhi ve ahlaki teselliyi kabul veya reddetmeye hakkı vardır. Lizbon Bildirgesi esas olarak uzun yıllardır bilinen ve uygulamaya çalışılan temel hekimlik kurallarını hasta hakları başlığı altında düzenlemiştir. Fakat sağlık hizmetleri ile ilgili birçok ayrıntılı sorun bu bildirgede yer almamıştır.
Lizbon Bildirgesi'nin eksiklikleri daha sonra hazırlanan Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi (Amsterdam1994) ve Dünya Tabipleri Birliği Hasta Bildirgesi (Bali 1995) ile önemli ölçüde giderilmiştir. Her iki bildirgede hasta hakları esas olarak beş başlık altında toplanmıştır;
• Tıbbi bakım hakkı,
• Bilgilendirme,
• Onur,
• Mahremiyet ve özel hayata saygı,
• Başvuru.
HASTA HAKLARI KONUSUNDA ULUSAL MEVZUATIN GELİŞİMİ
Türkiye'de hasta-hekim ilişkilerini düzenleyen ilk yazılı metin, Türk Tabipleri Birliği tarafından 1960'da hazırlanan “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi”dir. Bu nizamname “Hekimlik ve Meslek Etiği Kuralları” adı altında yeniden düzenlenerek Türk Tabipler Birliği'nin Ekim 1998'de Ankara'da yaptığı 47. Büyük Kongresi'nde kabul edilmiştir.
Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan “Hasta Hakları Yönetmeliği” 1 Ağustos1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi'nin hemen hemen aynısıdır. Son maddesiyle farklılaşmaktadır. Bu maddeye göre Hasta Hakları Bildirgesi hastaların görüp okuyabileceği yerlere asılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yine Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan “ Sağlık Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin Yönerge” ile sağlık tesislerinde yaşanan, hasta hakları ihlalleri ile bunlara bağlı ortaya çıkan sorunların önlenmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesinin arttırılması, sağlık hizmetlerinin insan onuruna yakışır biçimde sunulması ile hastaların hak ihlallerinden korunabilmesi ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesi amaçlanmış ve konuya dair esas ve usuller belirlenmiştir.
Türkiye'de Hasta Haklarının Ge